24 Mayıs 2012 Perşembe

Ascension - Consolamentum



Ascension - Consolamentum 2010


Open Hearts
Grey Light Sibling
Rebellion Flesh
Grant Me Light
Fire And Faith
Amok
Angel Of The Burning Sun
Consolamentum



Alman grubun 2009 da çıkarttığı ilk demosundan sonra ilk yayımladığı albüm. Albümün  
çıkışından önce 2010 yılında 3 parçalık Fire & Faith adlı bir ep’leri mevcut.
Grup Black Metal janrında yer alsa da melodik yapısı oldukça ön planda tutulmuş ve türü andıran çalımlar parça aralarında yer yer kullanılmış. 2010 da çıkmış bir albüm  
olmasına rağmen  90’ların sonlarında duymaya alıştığımız tınılar oldukça fazla  
yer alıyor. Blast ritimli partisyonları saymazsak genel olarak Dark Metal tarzını bana daha çok anımsattı diyebilirim.


8 parçalık albümün girişi klasik dingin bir intro ve yarısında değişen iyi  
sayılabilecek bir giriş, sonrasında açıkçası çok farklılık sağamayan 7 parça birbirini kovalıyor. 
Dinlenildiği takdirde çok rahatsız etmese bile bir daha dinlemek isteyebileceğim herhangi bir parça bulamadım. Melodik yapısında dikkatimi çeken en önemli özellik Bethlehem vari bir kaç melodinin bulunması idi. Bunun dışında parça düzenlemelerinde bölümler arasında düzgün ve akıcı geçişler sağlanmış bu açıdan vasatın üzerinde olsa da Albüm kanımca vasatı geçemiyor.Albümde en çok göze çarpan parça albüm ile aynı ismi taşıyan Consolamentum.

Grifteskymfning - Likpsalm


Grifteskymfning - Likpsalm (Demo) 2011


Intro
Urkaosets Svarta Magi
Smälekens List
Skalder av Otyg och Trolldom
Snärjda av Deras Vredgade Trolldom
Dunkel Mystik Dväljes Inom
Djävulsandar och Helvetesgastar
Urväsens Mysteriska Visdom
Mörka Visioner
Mörkrets Herravälde
Likpsalm (Outro)



İsveç’ten bir demo. 2008 de yapılan bir demo arkasından 2009 da bir full albüm, 2011 de 11 parçalık bir demo daha. Genel olarak değerlendirilecek olursa meraklısına dinleyebileceği bir İsveç işi.
Klasik bir açılış introsu, hiç yorucu değil ve hazırlayıcıda bir yandan. Arkasından albüme hızlı bir giriş. İntro da kullanılan klavyenin albüm içerisinde de mi kullanılacağı konusundaki soru işaretim ilk parça ile birlikte sona erdi. Genellikle temanın anlatılmak istenen bölümünde kaotik olarak başlayan bu akor vuruşları ilerleyen parçalarda ve genellikle ilk kaotik hissiyata erdikten sonra çok düz ve sıkıcı kullanılmış klavye bölümleri haline dönüşüyor. Benim fikrim bu klavye kullanımı, dinlediğim şeyin totalinde en kötü ve gereksiz olan kısmı.
Müzik genel olarak epik ve anlatıcı biçimde hazırlanmış. Aktarılanda akıcı ve yer yer saldırgan bir yapı var. Şaşırtıcı pek bir hazırlanma olmamış, beklenmeyen bir şeyler üzerinize gelmiyor ama gelende sıkmıyor. Genel olarak anlatarak başlayan ortasında karışan ve anlatarak biten kurgu hakim.

11 parçalık bu demonun içinde 6. parça  hoşuma gitti . Enstrumanistlerin ve vokalistin daha iyi anlaşılabildiği hatta kendilerini daha iyi anlatabildikleri güzel bir parça ve bunun sonrasında bitişe kadar bu tempo ve aktarım güzel güzel gidiyor.
Kullanılan tonların özelliğinde herhangi bir kirlilik, kötülük yok. Hatta klasik İsveç tonlarını duymak  mümkün. Daha açıkçası kendine özgü kirliği olmayan ama matlığın vermiş olduğu yoksunluğu olan bir kayıt.

Umarım bu insanlar kendi müziklerini yaparken gereksiz klavye kullanımından kurtulur ve zaten yaratabildikleri ama işleyemedikleri atmosferi ön plana çıkartır, daha oturaklı duyumu ve hissiyatı bize bir sonraki çalışmalarında verirler.

Takip edilir

Ordinul Negru - Nostalgia of the Fullmoon Nights



Ordinul Negru - Nostalgia of the Fullmoon Nights  2011


In the Fullmoon Nights
Steps Over Time
Crepuscul si blestem
Dark Realm
Degeneration
Forgotten in Apathy
Waiting for the Winter to Embrace
Beyond Twilight



Romanya’dan yarışmamıza katılan bir grup. Açıkçası albüm ismi ile bir dolunay ekmeği yeme peşinde gibi gelse de, merak uyandırıcı bir ülke olduğundan Romanya’nın şimdiye kadar farklı tarzlarda 3 albüm basmış şirketinden 2011'de çıkan  "Ordinul Negru"ya şöyle bir uzanalım. TRT'yi kapaağğğğttttttt.


Statik anlayışı müziğin içinde oldukça kötü kullanmış zaten yapılması çok kolay olmayan bir işi kötü yürüyüş ile yapınca oldukça özelliksiz hatta kalitesiz geliyor.
Genel olarak tema seçimleri parlak ya da duymadığımız cinsten değil, üzerine söylenen söze gerekli baskıyı yapmadığı için anlatılan şeylerinde çoğu uçup gitmiş.


Albüm sonlara doğru daha iyi bir hal almıyor değil fakat vasatı geçmesi de mümkün değil.
Araç gereç kullanımda belli yerlerde atmosferi yaratabilmek adına klavye kullanımı, yer yer giren düz vokaller, kişiliği olmayan kötü bir kayıt.
İşin açıkçası, aklınızda size bu ismi tekrar anımsatacak hiçbir şey kalmayacak. O anımsama anlarını heba edip klişelerle buradayım deme çabası ise yetersiz.
Yaklaşık 45 dk benim için sıkıcı geçti. Artık sen ne istiyorsan o


Darkthrone - Circle The Wagons



Darkthrone - Circle The Wagons 2010




Those Treasures Will Never Befall You
Running for Borders
I Am the Graves of the 80s
Stylized Corpse
Circle the Wagons
Black Mountain Totem
I Am the Working Class
Eyes Burst At Dawn
Bränn Inte Slottet




Konuya hemen girmek gerekirse 91,92,93,94 albümleri ile kanun yazdığına inandığım bir grup.
Tabiki zaman içerisinde akıp giden sadece günler yıllar olmuyor. Bu albümü açıkçası bu isim altında dinlemesem sanırım şarkıların sonlarını getirmekte biraz zorlanırdım. 


Açıkçası bu punk, heavy metal janrında çıkardıkları albümlerinden bana en uzak duranı bu oldu.
Albümün en güzel yanı sanki senide stüdyoya davet etmişlerde içip içip onlar çalıyor sende dinliyorsun hissiyatı.arada gülüşmler umursamazlık gevşeklik artık sen enseye tokat at onlar parmağı sana yollasın durumu. Bu açıdan bakıp janrı göz önüne alırsak eğer oldukça başarılı olduğunu itiraf etmeliyim lakin bu parçaları çalacaklarsa birdaha beni stüdyoya çağırmasınlar da diyebilirsin. İstemsiz bir şekilde bu isim altında duymak istediğin şey devamlı içini kemiriyor.


Bu albümü bir daha dinlemektense saydığım yıllara ait albümleri 1erkere daha dinlemeyi yeğlerim hatta keyfine varamayıp 2şer kez dinleyip kalkıp yine dinleyebilirim.Birisi es kaza bir yerde çalar ise içeceğim duble sayısını o an 3le çarpmam gerekecek.

Gnaw Their Tongues - L'Arrivée de la Terne Mort Triomphante




Gnaw Their Tongues - L'Arrivée de la Terne Mort Triomphante - 2010


L'Arrivée de la Terne Mort Triomphante
Les Anges Frémissent Devant la Mort  
La Mort Dans Toute Son Ineffable Grandeur  
Le Chant de la Mort
Le Trône Blanc de la Mort



Hollanda çıkışlı bir kabus, sanıyorum ki bu albüm gece yürüyüşü sevenler için kayda değer bir yapım.
Albüm genelinde  ambient ve experimental en çok yeri tutan duyum. Sound bakımından  Black metal janrına giriş çıkışlar genellikle bu deneyselliğin içerisinde kendisini zaman zaman duyuran ve köşeleri belirler halde.
Genel manada ambient ve expeimental yapılar dijital sesler yardımı ile kurulmuş ve uzun yazılan parçaların ana taşlarını oluşturuyor. Birden fazla ambiyansı dinlemek için ideal olduğunu düşünüyorum. Temaların birbirlerine geçişleri oldukça iyi ,dinlerken birden fazla hissiyata kendinizi kaptırabilme ve içinde hissetmenize olanak sağlayabilecek şekilde düzenlenmiş. Bu durum, ilk bakışta uzun olarak görülen parçaları kısaltıyor ve dinlerken harcadığınız zamanı dert etmeyeceğiniz bir his yaratıyor.


5 parçadan oluşan ve 45 dakikalık bir temizlenme süreci yaratan "L'Arrivee De La Terne Mort Triomphante"  meraklısına oldukça iyi vakit geçirtecek gibi duruyor.


Genel olarak kaotik başlangıçlarla seslenmeye başlayan parçalar ilerleyen süreler içerisinde oldukça iyi çözülerek birden fazla temayı aynı anda enjekte edebilmeyi başarmış. Bu durum, anlık birden fazla duyguyu çapraz biçimde yaşayan insan psikolojisini iyi anlatabilen anlatmanın da ötesine doğru hissiyatların içine birden çekebilen bir dehliz gibi.


Baskıcı olması ilk dinleyişte adaptasyonu güçleştirse de verilmek istenilen durumun başarısını ortaya koyuyor.


Deathspell Omega - Paracletus



Deathspell Omega - Paracletus 2010


Epiklesis I
Wings of Predation
Abscission
Dearth
Phosphene
Epiklesis II
Malconfort
Have You Beheld the Fevers?
Devouring Famine
Apokatastasis Pantôn


Yaratılan 3lemenin son halkası. Hali ile kıyametin koptuğu yerde denebilir.3leme derken sadece tam albümleri alıp Ep’lerin arada diskografik olarak sayılmaması gerektiğini unutmayalım grubun 2004 - 2010 arası ayrıca 3 adet ep ile 3 adet split'i de bulunmakta ve bunlarda kendi içinde bu anlamda tutarlılık sağlamakta. Bu yönden oldukça iyi düşünülmüş planlanmış ve hazırlanmış bir devrin sonu da diyebiliriz. Bu tip grupları özellikli yapan ve farklı kılan zihni alkışlamak gerek.


Son halka oldukça kaotik bir biçimde başlıyor, genel anlamda diğer 2 halkaya göre alışılmış tınılarından uzak bir karşılama ile adaptasyonu güçlendirir biçimde. Uzun temaların kakofoni ile parçalara bölünmüş halleri gibi değerlendirebiliriz. İlk 5 parçanın birbiri ile geçişleri ve bu geçişlerin bağlılığı, kullanılan ana melodinin çeşitlemeler ile çoğaltılması ilk 5 parçalık bölümü özetleyecektir. Çeşitlemeye alınmış melodi fikrimce çok güçlü değil. İlk 5 parçalık yapı 4. parça Dearth da hafif yumuşuyor, 5.parçada insanın tansiyonu düşürtürcesine tekrardan bir yükseliş ve ilk bölümün karanlıkta gözlerinin önünde uçuşan ışıklar ile sonlanıyor.
2. bölüm albümün daha anlaşılabilirliğe döndüğü ve melodilerin daha güçlendiği bölüm anlatım daha teatral ve etkileyici bir hal alıyor. Özellikle albümün son 4 parçası çok iyi yükseliş sağlıyor ve iyi bir finale doğru sürüklüyor. Albümün en iyi parçalarından biri ile sonlanıyor. 


Albüm anlatım konusunda oldukça güçlü ve oturaklı. Kurulum ise 2 ana bölüme ayrılmış. İlk bölüm kendi içinde başarılı 5 parçalık kaotik bir yapıya sahip fakat "Ordo Ad Chao" gibi bu dalda bir örnek varken bu albümde verilmek istenen kaotik yapının beni pek tatmin ettiğini söyleyemem. 2.bölüme hakkını vermek gerekir, her şeyi unutturmayı başarıyor. Konsept hiç bozulmadan ilerletilmiş ve bütünün her şey olduğunu ve yapıldığı gibi kabul ettirmeyi başarmış.




Gerçeği, adaleti, pırıltıyı ve aşkı arayanlara deliğini gösteren ve sessiz olmasını tembihleyen bir albüm.

Craft - Void





Craft - Void 2011


Intro (John's Nightmare)
Serpent Soul
Come Resonance of Doom
The Ground Surrenders
Succumb to Sin
Leaving the Corporal Shade
I Want to Commit Murder
Bring on the Clouds
Void




6 yıl beklemek adına oldukça uzun bir süre. çıktı çıkacak oldu olacak derken 2011 ağustos u sessizliğe noktayı koydu ve toplam 9 parçalık void grubun 4. albümü olarak diskografisinde yerini aldı.


Albüm genel olarak çok güçlü 3 melodinin üzerine kurulu , bunun sinyali bu albümü beklerken grup tarafından yayımlanan yaklaşık 2 dakikalık promonun ne anlama geldiğini daha net açıklıyor.
İlk dinlemede bu 3 melodinin bulunduğu parçalar ön plana çıksada daha sonraki dinlemelerde kurgunun ve parçaların içindeki diğer melodilerin çekiciliği albüme bağlılığı arttıracak derecede.
Parçalar arasında genel bir balans mevcut birbirlerini takip ederken çok değişikliğe uğramıyor. Bu yürüyüşü bozan tek parça Void ,albümün sonun da 8 parçalık havuzdan sizi çıkartıp başka bir aleme itiyor.
Vokal partları ve genel enstruman performansları oldukça tatmin edici hatta ve hatta keyif verici.
Genel parça ritmleri ve gitar yürüyüşleri diğer albümlerine göre çok daha düz , bu son zamanlarda albüm çıkaran gruplarda sıkça rastladığım bir hadise. Anlaşılabilirliği yükselten bu durum kaotik yapıdan zevk alan dinleyicileri bir parça tatminsizliğe sürükleyebilir.Sanırım majorleşmiş grupların kaçınamadığı bir durum haline geldi ve bu durum bu  albümde de hissediliyor.


Prodüksiyon durumu dinlerken fazlaca öne çıkabiliyor , durumu doğallıktan ve türün doğal salaşlığından biraz uzak tutmuş.İyi bir prodüksiyonu olmasına rağmen zaman zaman müziğin hissiyatından çıkartıp sound'a ve müziğin teknik kısmına insanı çekebiliyor ki bu bu türde aradığım en son şey. Akışkanlığı ve doğallığı perdelemesi dinlenen şeyin lezzetini azaltıyor gibi.


Lyricler yine oldukça kuvvetli; inandıran,sürükleyen ve fikrine dolanan, yönlendirebilecek cinsten.


Grupların yaptıkları albümleri karşılaştırmak pek hoşlanmadığım birdurum olsa da şunu söylemeliyim ki bu albüm beni Terror Propaganda ve Fuck The Universe kadar tatmin etmedi.Belki de 6 yıllık beklem süresi beni fazlaca beklentiye sokmuştu.


Yine de söylemeden geçemeyeceğim nokta uzun bir süre dursuz duraksız dinlenebilecek bir albüm olması ve bu konumda kendini yenileyebilen bir yapısı var.


Albümün favori parçası ve 6 yılın bence en lezzetli, unutulmayacak meyvesi




I WANT TO COMMIT MURDER